https://mebadifelsefe.com/index.php/ufd/issue/feedMebadi Uluslararası Felsefe Dergisi2024-08-06T00:00:00+03:00Editoreditor@mebadifelsefe.comOpen Journal Systems<p>Mebadi, yılda iki kez (Temmuz ve Aralık aylarında) yayımlanan, uluslararası, hakemli ve akademik bir felsefe dergisidir. Yayın dili Türkçe ve İngilizce olan Mebadi, açık erişimli olup elektronik ortamda yayımlanmaktadır.</p>https://mebadifelsefe.com/index.php/ufd/article/view/3Kant’ın Hume Değerlendirmeleri Üzerine Bir Derkenar2024-07-12T17:00:42+03:00Ali Taşkınalitaskin58@gmail.com<table> <tbody> <tr> <td> <p><em>Kant’ın ünlü, “yıllar önce beni dogmatik uykumdan uyandıran Hume olmuştur” sözü hem Kant’ın felsefedeki yeri hem de Hume’un öğretisinin daha da tanınır olması açısından belirleyici olmuştur. Hume’un Ampirizmin zirvesi kabul edilmesi, Kant’ın da bir yandan Ampirizm ile Rasyonalizmi uzlaştırıcı bir rol oynadığı iddiası öte yandan da Rasyonalizmin temellerini sağlamlaştırmak suretiyle 18. Yüzyıla egemen olan Ampirizmi zayıflattığı yorumları hep gündemde olmuştur. Bu makalede, ilk cümlede özü verilen ifade başta olmak üzere, Kant’ın Hume üzerine yaptığı tespitler, değerlendirmeler, eleştiriler ve felsefedeki yönüne etkisi değişik yönlerden ele alınmıştır. Kant’ın dogmatik uyku ile neyi kastettiği, bu uykudan uyanmayı hangi anlamda kullandığı, girdiği yeni yolda nerelere kadar ilerlediği ve nasıl bir sonuca ulaştığı irdelenmektedir. Kant’ın, kendisini “dogmatik uykusundan” uyandıran Hume’un, neden konusunda yaptığı doğru tespitin sonuna kadar götürülemediği iddiası bu makalede ele alınan bir başka önemli konudur. Kant'a göre Hume’, neden ile sonuç arasında var olan zorunlu bağlantıyı alışkanlığa bağlayarak yanlış bir sonuca varmıştır; benzer şekilde, Hume Deizme yönelik eleştirilerinde de zayıf kalmıştır, şeklindeki sözleri burada ele alınmaktadır. Makalede, Hume’un kişiliğinde Ampirizm yoluyla metafiziğin dışlanmasının yanlışlığı, metafizik olmadan felsefenin de olamayacağına ilişkin Kant’ın tespitleri de mercek altına alınmaktadır. Makalenin bir başka önemli değinisi de, Hume’un bütün felsefeyi deneye indirgemesi ile ortaya çıkan, varlık, bilgi ve değer sorunlarındaki şüpheci tavrın isabetsizliği Rasyonel Teoloji sorunu çerçevesinde ele alınmıştır.</em></p> </td> </tr> </tbody> </table>2023-07-30T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2024 Mebadi Uluslararası Felsefe Dergisihttps://mebadifelsefe.com/index.php/ufd/article/view/2Ahlakın Temellerine Yeni(den) Bakış: Yalçın Koç Örneği2024-07-12T08:37:34+03:00Şahabettin Yalçınsyalcin@adu.edu.tr<table> <tbody> <tr> <td> <p><em>İnsanı, insan yapan şey, nedir diye sorulacak olursa en kestirme cevap, ahlaktır denilebilir. İnsanın elbette başka nitelikleri de bulunmaktadır, ama bu nitelikler ancak ahlak ile gerçek anlamını kazanır, zira ahlak, insanın özüdür, esasıdır. Peki insanı insan yapan ahlakın nedir: tarih mi, toplum mu, akıl mı, duygular mı, vahiy mi yoksa başka bir şey midir? Batı düşünce tarihine baktığımızda ahlakın temellendirilmesi meselesinde birkaç görüşün öne çıktığını görüyoruz. Bunlardan birisi, ahlakı, rasyonaliteye dayandırarak temellendirmeye çalışan görüştür ki, Batı felsefe tarihinde bu görüşün en önemli temsilcisi, hiç şüphesiz, Kant’tır. Bir diğer görüş ise ahlakı, duygulara dayandırarak temellendirmeye çalışan görüştür ki, bu görüşün başlıca temsilcileri, İngiliz deneyimcileridir. Bir diğer görüş ise ahlakı, dini hükümlere dayandırarak açıklamaya çalışan görüştür. İnsanlık tarihinde tüm semavi dinlerin benimsediği bu görüşe göre, ahlak, esas itibariyle, ilahi Kelam’ın sözüne yani Kutsal Kitaba ve peygamberin söz ve eylemlerine dayanır. İslam’ın ahlak anlayışı da bu şekildedir. Öte yandan, İslam’ın genel ahlak anlayışı çerçevesinde olmakla beraber, ahlakı daha üst bir manevi düzleme (nazariyat ve gönül alemi) dayandırarak açıklamaya çalışan mütefekkirler de bulunmaktadır. Kısaca tasavvufi ahlak olarak adlandırılan bu görüşe göre ahlak, dinin zahiri hükümlerine (şeriat) uymakla beraber ancak manevi olarak ulaşılabilen bir makama dayandırılarak açıklanmaya çalışılır. Bu görüşe mensup mütefekkirler, ahlakı, aşkın bir alan olan nazariyata (theoria’ya) ve ötesine (gönül) dayandırarak temellendiren görüştür. Bunlardan birisi de Türk mütefekkir Yalçın Koç’tur. Bu makalede Koç’un ahlak görüşü ele alınmaktadır.</em></p> </td> </tr> </tbody> </table>2024-07-27T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2024 Mebadi Uluslararası Felsefe Dergisihttps://mebadifelsefe.com/index.php/ufd/article/view/1“Gyges’in Yüzüğü” ve Ahlaki Sorumluluk2024-07-06T16:07:56+03:00Hasan Çiçekhcicek@yyu.edu.tr<table> <tbody> <tr> <td> <p><em>Yalnız başına hayatını sürdüremeyen insan, diğer insanlarla birlikte yaşamak için belli kurallara göre eylemek ve söylemek ihtiyacı duyan bir varlıktır. Onun bir arada yaşamasını mümkün kılan belli bir kurallar dizgesi olan ahlak, insanın toplu halde yaşamasını mümkün kılan etmenlerden biridir. Platon insanın ahlaklı olmasının altında mecburiyet veya cezalandırılma korkusu olabileceğini Devlet adlı eserinde bir metaforla anlatır. “Gyges’in Yüzüğü” metaforu insanın görünmez olduğunda yani cezalandırılma korkusu olmadığında kötülük yapabileceğini tartışır. Bazı filozoflar Tanrı inancının, insanın başka insanlar tarafından görünmezse bile Tanrı tarafından görünebileceğini varsayarak, insanı kötülükten alıkoyacağını düşünürler. Bazıları Tanrı inancının yalnız başına insanı kötülükten alıkoyamayacağını iddia eder. Bazıları da Aşkın bir varlığa inancın kötülüğe yol açabileceğini dile getirirler. Her hâlükârda insan kötülük yapmaktadır. Bundan kurtulmanın ahlaki sorumluluk bilinciyle mümkün olabileceği söylenebilir. Bu çalışmada insanın kötülüğü ve ahlaki sorumluluğu irdelenmektedir. </em></p> </td> </tr> </tbody> </table>2024-07-27T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2024 Mebadi Uluslararası Felsefe Dergisihttps://mebadifelsefe.com/index.php/ufd/article/view/4“Seyda” ve “Göçebe” Üzerinden Ahmed-İ Hanî’nin Düşüncesine Yapısökümcü Bir Yaklaşım2024-07-02T19:15:01+03:00Mehmet Nesim Dorunesimdoru@hotmail.com<p>Ahmed-i Hanî; Melayê Cizîrî ve Feqiyê Teyran ile birlikte Kürt edebiyatının troykası içinde kabul edilen bir düşünürdür. Bu isimler her ne kadar edebi kişilikleri ile ön plana çıkmışlarsa da düşünür olma özellikleri belki de daha fazla öneme sahip olup araştırmayı daha çok hakketmektedir. Bu çerçevede Hanî’nin eşsiz eseri <em>Mem û Zîn</em>, düşünce disiplinleri ile ilişkili bir çok epizotu içerir. Her şeyden önce Hanî, eserini “hilaf-ı mutad” ve “bid‘at” olarak kabul etmektedir. Peki bunun anlamı nedir? Öte yandan eserin konuları arasında maske, oyun, bilinçdışı, yersiz-yurtsuzluk, iktidar ve göçebelik, özdeşlik ve fark gibi meseleler yer almaktadır. Eserde bu meseleler neden işlenmektedir? Bu çalışmada bu meseleler üzerinde durmak ve size Hanî’nin farklı bir portresini sunmak istiyorum.</p>2024-07-27T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2024 Mebadi Uluslararası Felsefe Dergisihttps://mebadifelsefe.com/index.php/ufd/article/view/5Ontolojik Bakımdan Fiziksel ve Matematiksel Varlıkların İdrak Edilme Düzeyleri ve Metafiziksel Bağlamları Üzerine Bir Değerlendirme2024-07-12T19:08:08+03:00Vatan Karakayavkkaya@yahoo.com<p>İnsan idrakinin farklı mertebelerinin olduğu kabulü altında ilim ya da bilim olarak adlandırılan bilgi sınıflamalarının hangilerinin insanın hangi idrak düzeyine ait olduğu önemli bir araştırma sahasıdır. Bu düşünceden hareketle; mevcut çalışmada, fiziksel ve matematiksel varlıkların insan idrakinin algı biçimlerine bağlı olarak nasıl meydana geldiği sorusu farklı bilgi havzalarındaki ontolojiler göz önüne alınarak tartışılmıştır. Öncelikle insan idrakindeki farkın olduğuna dair felsefi dayanaklar kısaca açıklanmış ve daha sonra da bu farkların tezahür etme biçimleri bilimler olarak açıklanmıştır. Bununla birlikte; Antik Yunan medeniyeti, İslam medeniyeti ve modern Batı medeniyetleri göz önüne alınarak insanın iki idrak biçimi olarak fiziksel varlıklar ve matematik nesnelerin ontolojik sınırları tartışılmıştır. Ayrıca, fiziksel ve matematiksel nesnelerin metafizik dayanakları da genel hatlarıyla işlenmiştir.</p>2024-06-30T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2024 Mebadi Uluslararası Felsefe Dergisihttps://mebadifelsefe.com/index.php/ufd/article/view/7Ömer Türker, Ahlak: Yeni Bir Yaklaşım (İstanbul: Ketebe Yayınları, 2020)2024-08-01T19:41:35+03:00Habibe Yetiştirenyetistirenhabibe@gmail.com<p><strong> ÖZ</strong></p> <p>Ahlâk, “hulk” “hukuk ”kelimelerinin çoğulu olup daha çok iyi ve kötü huyları ifade etmek için kullanılmaktadır. Diğer bir anlamda birey ve toplum davranışlarını belirleyen kurallar ve değerler bütünüdür. Ahlâk konusunda İslam düşünce geleneğinde çok sayıda çalışma ortaya konulmuş, günümüzde de bu çalışmalar devam etmektedir. Bu alanda “ahlâk” üzerine bir katkı da Ömer Türker’in "Ahlâk, Yeni Bir Yaklaşım” eseridir. Bu çalışma yeni bir yaklaşımla ahlâk alanına katkıda bulunmuştur. Ahlâka dair yeni yaklaşımı anlamak için bu eseri incelemiş bulunmaktayız.</p>2024-08-06T00:00:00+03:00Telif Hakkı (c) 2024 Mebadi Uluslararası Felsefe Dergisi